12 Temmuz 2016 Salı

Will ve Wale İkizler - Bölüm 5

DİKKAT: BU HİKAYE İKİ ERKEĞİN ARASINDAKİ ROMANTİZMİ ELE ALMAKTADIR, RAHATSIZ OLANLARIN OKUMAMASI ŞİDDETLE TAVSİYE EDİLİR!!

Bölüm 5- Ne istediğini bil ki başına gelince üzülme


“…böylece prens ülkesine geri dönmüş ve onu bekleyen prensesle evlenmiş. İkisi sonsuza kadar bir daha hiç ayrılmamış. Hikaye de böylece bitiyor çocuklar.”

Hizmetçilerin kurduğu hamakta ikizlerini sallayan anne hikaye kitabını yanlarındaki beyaz metalik sehpaya bıraktı. Güzel, ılık bir sabahtı. Malikanenin bahçesi çocukların rahat oynayabilmesi için çimenlerle kaplanmıştı ve yer yer boy veren kır çiçekleri yeşilin üzerine değerli taşlar gibi saçılmıştı. Zarif yaylar misali bitkilerin içinden geçen güneş ışınları rahatsız etmeyecek kadar ılık ve loştu. Açan hanımellerinin kokusu her yeri sarmıştı ve dalların arasına saklanmış kuşlar en güzel şarkıları söylüyordu. Eğer inanan biri buraya girse cennette olduğunu sanabilir ve cennetin şeytanlar tarafından kuşatıldığını düşünüp dehşete kapılabilirdi.

Çocuklardan biri doğruldu. Bahar güneşinin altında tombul yanakları al aldı ve siyah saçları obsidyen gibi parlıyordu. Yuvarlak ve çocuksu yüzüyle arkadan gelen ışık birleştiğinde kiliseleri süsleyen o meleklerden birini andırıyordu.

Yani,” diye başladı konuşmaya çocukluğun verdiği coşkulu sesiyle. “bir daha hiç ayrılmadılar mı?”

Evet hayatım,” diye onayladı annesi bir yandan da başını sallarken.

Çocuk buna inanamıyormuş gibi kırmızı gözlerini iri iri açmıştı. “Hiç mi?” diye sordu emin olmak için.

Hiç.”

Çocuk uzanmış yüzünde minik bir gülümsemeyle güneşin tadını çıkaran ikizini kucaklayıp “O zaman ben Wale’le evleneceğim!” diye haykırdı. “Böylece asla ayrılmayacağız!”

Annesi neşeli bir kahkaha atarken Wale kardeşinin kollarından kurtulmak için çırpındı, kıpkırmızı olmuştu. “Saçmalama Willy,” diye homurdandı çırpınmaktan nefes nefese kalmış bir halde. “erkekler erkeklerle evlenmez.”

Ama-ama-,” William’ın dudakları o kadar titriyordu ki konuşmaya devam etmesi biraz zaman aldı. “Ben senden hiç ayrılmak istemiyorum.”

Ayrılmayacağız,” diye homurdandı Wale, kardeşinin duygusallığından rahatsız olmuş gibiydi. “seni bırakmayacağım.”

Söz mü?”

Söz.”



William’ın nefesinin boğazına takılmasıyla ağlamaktan şişmiş gözlerini açması bir oldu. Sıcak bir sıvı midesinden boğazına yükseldiğinde doğruldu ve ağzına dolduğunda gürültüyle kustu. Mide kasılmaları yerini titreyen bir vücuda bıraktığında kustuğu şeyin kendi kanı olduğunu fark etti. Odanın karanlığı yüzünden ahşap parkeler siyah mürekkeple kirlenmiş gibi duruyordu.

Titreyen eliyle önüne gelen saçlarını geri ittikten sonra kolunun tersiyle ağzını sildi ve kendini yatağa geri bıraktı. Ters giden bir şeyler vardı. Biraz sakinleştikten sonra zar zor ayağa kalktı ve kendi kanına basmamaya çalışarak odasına bağlı olan lavaboya gitti. Işığı açtığında gördüğü yansıması yüzünden neredeyse çığlık atacaktı.

Berbat haldeydi.

Her zaman soluk olan teni iyice transparanlaşmıştı ve bu neredeyse bütün damarlarının gözle görülebilir hale gelmesine neden oluyordu. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Siyah saçlarının bir kısmı başına yapışmış bir kısmı da düzeltilemeyecek kadar havaya dikilmişti. Hafif bir titreme aynadaki görüntüsünün netliğini yiyip bitiriyor ve hızlı nefes alış verişleri göğsünü patlayacakmış gibi gösteriyordu. Biri tişörtünü göğsünden tutup yırtmıştı ve kalbinin çevresinde beş iyileşmiş delik izi vardı. Çatlamış dudaklarının arasından şaşkınlık dolu bir nefes kaçtı. Beş parmak izi ve kan kusmak mı?

Biri kalbini sökmüştü.

Panikten nefesleri iyice hızlanırken gözleri kararacak gibi oldu. Ailesi o uyurken kalbini sökmüştü… Gözleri bir kez daha doldu, bacakları çözülüp yere çöktü. Bu nasıl olurdu? Ailesi… Onu doğuran kadın… Aynı rahimde büyüdüğü kardeşi…

Bacaklarını kendine çekip yüzünü içine gömdü ve ne yapacağını bilmeyerek bir süre öylece ağlamaya devam etti. Sanki Wale’siz hayatının üzerinden asırlar geçmişti. Ailesi hiçbir zaman ona sıcak davranmamıştı ama William bunu kırılan kalplerine vermiş ve kendini hep onların kendisini gizliden gizliye sevdiği düşüncesiyle avutmuştu. Bu yalanın arkasına saklanamayacak olmak belki de canını en çok acıtan şeydi.

Kendine kurduğu sahte ama mutlu dünya hızla parçalarına ayrılıyordu.

Tekrar ayağa kalkıp aynadaki yansımasına baktı. Birkaç dakika öncesinden tek farkı yanaklarının kırmızı çizgilerle bölünmüş olmasıydı. Yansıması Wale’miş gibi iyice yaklaşıp “Sana ne yaptım?” diye fısıldadı. “Bunu bana neden yapıyorsun?”

Bunu bana neden yapıyorsun!”

Bunun hesabını vereceklerdi. Eline dolanan tişörtü umursamadan hızla odasından çıktı ve salona giden merdivenleri uçarcasına indi. Ama onu bekleyen sevgili çekirdek ailesi değil bütün akrabaları ve camia oldu.

Bir sonraki bölüm 15.07.2016'da gelecektir!




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder