16 Temmuz 2016 Cumartesi

Bir Çiçeğin Rüyası - Bölüm 2

Baş not: Dün olan malum olaylar yüzünden bölümü koyamadım, bekleyen herkesten özür dilerim.

DİKKAT: BU HİKAYE İKİ ERKEĞİN ARASINDAKİ ROMANTİZMİ ELE ALMAKTADIR, RAHATSIZ OLANLARIN OKUMAMASI ŞİDDETLE TAVSİYE EDİLİR!!

Bölüm 2 – Le cauchemar


O garip çiçekçiyi görüşünün üstünden iki gün geçmişti; her şey kaldığı yerden devam ediyordu. Garnier öğlene kadar uyuyor, sonra kahvaltı ediyor ve yatana kadar birkaç kez mezarlığı turluyordu. Yosunlar aynıydı. Öten kuşlar da. Hatta mezar taşlarının toprakla buluştuğu yerlerden fışkıran minik, narin çiçekler bile aynıydı. Aslına bakılırsa, son iki günde tek sakini ölüler olan dünyasında hiçbir değişmemişti. O yüzden Garnier'in mezarlıkta yaşayan tek insan olarak hissettiği yalnızlığa bir de değişen tek şey olmanın yalnızlığı eklenmişti.
İki gün öncesine kadar Cennet'inde yaşamaktan memnun olan Adem'di.
Şimdiyse daha fazlasını isteyen ve merak eden Havva'ya dönüşüyordu.
Son altı aydır en yakındaki market ve çizgi romancıya gitmek dışında neredeyse hiç mezarlıktan dışarı çıkmamıştı. En son biriyle ne zaman doğru düzgün konuştuğunu, televizyonda bir şeyler izlediğini ya da içinde başkalarının geçtiği bir şey yaptığını hatırlamıyordu bile. Hayatı mezarlıkta geçirdiği sessiz aylardan ibaretti. Öncesi bir boşluktu, bu da onun seçimiydi zaten.
Bir yaşayan olarak kendini ölülerin toprağına sürmüş olmaktan romantik bir zevk alıyordu.
Oysa şimdi, konuştuğu ilk insan bu seçimini sorgulamasına neden olmuştu. Çiçekçi çocuk ona insanların da aslında ilgi çekici olduğunu hatırlatmıştı. Dünya inanmak istediğinin aksine sadece çiçekler ve gün doğarken cıvıldayan kuşlardan ibaret değildi. Dışarıda insanlar da vardı. Mutlu ya da mutsuz, zeki ya da aptal bir yığın insan başına çorap geçirilmiş kediler gibi koşuşturup duruyordu.
Garnier mezar taşlarının önüne oturup altında yatan insanların hayatını hayal etmeye bayılırdı. Gününün çoğunu böyle hayaller kurarak ya da ölen insanların özleriyle büyüyen yeni çiçekler keşfederek geçirirdi. Şimdiyse kendini bir mahkum gibi, mezarlığı çevreleyen parmaklıklardan dışarı bakarken buluyordu. Sanki buraya zincirlenmiş gibi bariz bir kıskançlık ve merakla dışarıdakileri izliyordu. Başını sallayıp aklındaki düşünceleri savuşturdu. Daha fazla düşünmek istemiyordu. O mezarlığında mutluydu. Nokta. Arada bir buraya sadece insanlardan uzak olmak için geldiğini kendine hatırlatsa iyi olurdu.
Düşüncelerinden sıyrılır sıyrılmaz odanın karanlık olduğunu fark etti, güneş çoktan batmıştı. Yataktan kalkıp ışığı açmak yerine uzun uğraşlar sonunda bulup çıkardığı fenerini yaktı. Fenerden çıkan beyaz parlak daireyi odanın içinde dolaştırmaya başladı. İlk önce kapının arkasına astığı kıyafetler aydınlandı, sonra üzerinde hala mısır gevreği kutusu olan küçük masa, sonra çizgi romanlarını yığdığı köşe ve sonra...
Bir çığlık attı.
Odada bir şey vardı.
Çığlık atarken düşürdüğü fener yerde duvarlanıp yaratığın ayaklarının dibinde durdu. Suda çok kalmaktan çürümüş ve yosun tutmuş bir ten gözlerini doldurdu, tırnaklarıysa yeşilden mide bulandırıcı bir sarıya dönüşüyordu. Teninin altında dolaşan kurtçuklar fenerin ışığında parlıyordu. Yaratıktan gelen leş kokusu ciğerlerini doldurduğunda öğürdü. Korkudan hareket edemiyordu.
Bir insana benzeyen yaratık tısladıktan sonra üstüne atıldığında hareket etmeyi becerdi, son anda kurtulabilmişti. Bir kez daha çığlık atıp kulübeden dışarı çıktı. Yaratığın onu takip ettiğini duyabiliyordu. Kendi ayağına takılıp düştüğünde toparlanamadan yaratık üzerine kapandı. Yağlı saçları yüzüne değiyordu. Ay ışığının aydınlattığı yüzü asitle yakılmış gibi yaralarla doluydu ve göz çukurları bir yığın solucanla kaynıyordu. Yatsı burnunun altında başlayan ağzında kayalıkları andıran sarı dişler parlıyordu.
Çırpınıp ayağa kalkmaya çalıştı ama yaratık çok ağırdı. Başını yavaşça omzuna gömdü, Garnier'in bütün tüyleri ürpermişti. Yaratığın dişleri sağ omzuna battığında çığlık atamayacak kadar kendinden geçmişti. Fışkıran kan yanağını ıslattı. Son bir çabayla gözüne ilişen taşı yaratığın başına geçirdi. Yaratığın sersemlemesinden yararlanıp ayaklandı ve tekrar koşmaya başladı.
Karanlık yüzünden hiçbir şey göremiyordu, omzu sancıyordu ve vücudu koşmaya devam edemeyecek kadar kötü durumdaydı. Garnier en küçük hücresine kadar korku ve çaresizliğe batmış durumdaydı. Ayağı bu sefer de bir mezar taşına takıldı, ama Garnier yere düşmedi.
Buz gibi su aç bir canavar gibi bütün vücudunu yuttu. Dalgalar ardı ardına yukarı çıkmaya çalışan bedenini dibe iterken ciğerleri suyla doldu. Hareket etmesini sağlayan son hava taneciklerini de tükettiğinde çırpınmayı kesti ve küçük bir taş gibi yavaşça batmaya başladı. Kulakları uğulduyor, parmaklarının ucu yanıyordu. Hayal meyal demek boğulmak böyle bir şey, diye düşündü. Kesinlikle garip bir yaratık tarafından canlı canlı yenmekten iyiydi.
Damağına batan bir şey hissettiğinde neredeyse kendinden geçmek üzereydi. Ellerini ağzına götürdüğünde içinde kemiğine kadar batmış bir olta olduğunu fark etti. Biri onu yukarı çekiyordu. Damağında hissettiği acı tarif edilemezdi. Ağzındaki oltayı çıkarmak için yaptığı her hareket sadece iğnenin daha dibe girmesine neden oluyordu. İp onu tamamen sudan çıkardığında bembeyaz bulutlarla kaplı bir yerdeydi. Işık gözlerini kamaştırmıştı. Panikle etrafına baktı.
Bulutların üstüne konulmuş rahatsız bir sandalyede oturuyordu. İki kanatlı çocuk uçarak ona yaklaştı. Ölmüş olamazdı değil mi? Eğer öldüyse Tanrının kesinlikle berbat bir sandalye zevki vardı. İki çocuk yanında beliren masaya bir şeyler dizmekle meşgulken görüşüne bir melek daha girdi, elinde üzerinde Cehennem yazan bir kutu tutuyordu.
İki çocuk masanın önünden çekildiğinde her boydan bıçağın ışıltısı gözünü aldı. Melekler onu kollarından ve bacaklarından tutup uzuvlarını vücudundan ayırmaya başladı. Garnier bir çığlık daha attı.
Nefes nefese uyandığında güneş yeni batıyordu. Hemen omzunu ve sonra da ağzını kontrol etti, sapa sağlamdı. Kabus görmüş olmalıydı. Kalp atışları düzene girsin diye kendini tekrar yatağa bıraktı.

Sonra da uzun zamandır hiç ağlamadığı kadar histerik bir şekilde ağlamaya başladı. 

Bir sonraki bölüm 19.07.2016'da gelecektir!

1 yorum: